Hissiz Leş
Önümde, hissettiklerimi yazmam için bekleyen boş bir sayfa var. Bense hiçbir şey hissetmiyorum. Eskisi gibi değilim. Başım ağrıyor.
Kendime yalanlar söylüyorum. Ben bile inanmıyorum. Yorgunluğumu aşamıyorum. Zihnim bulanık. Vicdanımla savaşıyorum. Acizliğimi izliyorum. Düşüncelerimden kaçıyorum. Kaybeden hep ben oluyorum. İnsanlar ölüyor, ben yaşıyorum.
Kim olduğumu bilmiyorum. Pes etmeye yakınım. Çocukluğumdan kalma bir avuç duyguya sığınıyorum. Büyüdüğümü kabullenmek istemiyorum. Çok sık pişman oluyorum. Yapabileceklerimden korkuyorum. Kendimle yüzleştikçe parçalanıp yüz leşe dönüşüyorum.
Kafamda konuşan benden kurtulamıyorum. Beynimin içinde yaşayan o ses hep var. Yalnız kalmam olanaksız. Benim yerime düşünen, kararlar veren, hırslanan, nefret eden ucube; intikam için bekliyor. Kendimden uzaklaşmaya çabaladıkça kim olduğumu hatırlatıyor. Beni günden güne kuvvetini yitiren hafızamdan yakalıyor.
Artık umudumu terk ettim. Sorgulamayı bıraktım. Yenilgiyi tattım. Direnmemeyi öğrendim. Teslim oldum. Üzgün, öfkeli ya da kırgın değilim. Yalnızca, hissederek hissizleşen bir nankörüm. Ne yazık ki ben böyleyim. En azından farkındayım. Belki bir gün değişirim.
G.E.C.E.